8 saat çalış, 8 saat uyu, 8 saat eğlen
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin en başarılı genci seçilen Erdem Genç: “Önüme hep hedefler koydum. O hedeflere ulaşınca da yeni hedefler…Ama kafamı işten kaldıramayan bir adam olmak istemiyorum. 8 saat çalışıyor, 8 saat uyuyorsanız kalan 8 saat eğlenin”
Bakkal bir babayla ev hanımı bir annenin çocuğu olan Erdem Genç, müzik yapmak istediği halde ailesinin isteği üzerine YTÜ Makine Mühendisliği’nde okudu. Daha üniversite yıllarında yaptığı organizasyonlarla iş dünyasına adım attı. O yıllarda kurduğu M3 Works şirketiyle geçtiğimiz hafta JCI – Junior Chamber International ( Uluslar arası Genç Liderler ve Girişimciler Deneği) Türkiye şubesi tarafından Türkiye’nin en başarılı genci seçildi. “20 Yaşında Patron Olmak”, “Küba Ritmi” ve “Debut” adlarında üç kitap yazan, perküsyon çalan Genç aynı zamanda amatör fotoğrafçı. Şimdi 32 yaşında. Kafeleri, yayınevi ve organizasyon şirketi var. Genç’le buluşup başarılarının sırrını konuştuk.
- Organizasyon şirketi kurma kararını nasıl aldınız?
Konservatuar okuyup müzik yapmak istiyordum fakat ailem aç kalırsın dedi. Makine mühendisliği okudum. Bu bölümü seçme nedenlerimden biri de okulda Rock Kulübü olmamasıydı. Ben girersem Rock Kulübü kurar başkanı olurum diye düşündüm. Gerçekten de girdim, Rock Kulübünü kurdum, başkanı oldum. Organizasyonlar yaptım.
- Tuttuğunu koparan bir yapınız var.
Evet, bir şeyi istiyorsam gerçekleşmesi için çok uğraşıyorum. Bu ödülde istediğim bir şeydi. Üç – dört yıldır başvuruyorum, yeni alabildim.
- Babanıza “Bir daha senden para almayacağım” diye rest çekmişsiniz. Bu sizi başarılı olma konusunda motive mi etti?
Evet. Rock Kulübü kurduğum dönem müzikle çok uğraştığımdan babamla kavga ettik. “Bir daha senden para almayacağım” dedim. Hakikaten de almadım. Rock Kulübüyle para kazanamayacağımı anlayınca konserler ve organizasyonlar düzenlemeye başladım. 20 yaşındaydım ve ayda 2 bin lira para kazanıyordum. Kurumsal işlere başlayınca da M3 Works organizasyon şirketim resmi olarak kuruldu.
- Çıkış noktası neydi? Para kazanmak mı, sevdiğimiz işi yapmak mı?
Makine Mühendisliği yapmak istemediğimi stajlarda anladım. Hem kendi işimi yapmak hem de sevdiğim iş olsun istiyordum. Konfüçyüs’ün bir sözü var: “Sevdiğiniz işi yapıyorsanız çalışmıyorsunuz demektir”. Yayınevi ve organizasyon işleriyle uğraştığım zaman bana da çalışıyormuşum gibi gelmiyor.
- Yayınevi fikri nasıl doğdu?
İlk kitabımı bastırmak için çok uğraştım. Sonra ikinci baskıyı kendim yapmaya karar verdim. 22 -23 yaşlarındaydım.
- Şirketlere ne tür motivasyon atölyeleri düzenliyorsunuz?
Organizasyon yapan binlerce şirket vardı. Takım çalışması ve atölyeler yurt dışında çok fazlaydı ama bizde yoktu. Yurtdışında bununla ilgili broşürleri toplayıp Türkçeye çevirdim ve ilk olarak ritim atölyeleriyle başladım. Sonra dans ve tiyatro atölyesi geldi. Farklı firmalarla görüştükçe atölye sayısı arttı. Şu an 150 farklı atölye yapıyoruz.
- Edebiyat, müzik, fotoğraf ve oyunlar… Çok farklı ilgi alanlarınız var.
Çocukluktan beri yaptığım bir sürü şey iş hayatımda faydalı oldu. Mesela geçen gün bir ilaç firmasından arayıp “Bize askeri strateji oyunu önerin, bunu çalışanlarımıza uyarlayalım” dediler. Küçükken sürekli strateji oyunları oynardım. Bunların bir listesini yapıp şirketlere uyarladım. Birini kabul ettiler ve çalışanlarla oynadılar. Ben kendi ofisimde de haftada bir kendi çalışanlarımla oyun oynarım.
- Genç yaşta başarıyı yakalamış ve iyi eğitim almış biri olarak işe eleman alırken aradığınız özellikler neler?
Üniversite de katıldığı kulüplere bakarım. Sanata ve spora ilgisi var mı? İlla üniversite mezunu olması şart değil, lise mezunu çalışanımız da var. Çok büyük şirketlerle çalışıyoruz. Onlarla iletişim kurabilmesi için kendini iyi yetiştirmiş olması lazım. Yazım dilinin, konuşma becerisinin iyi olması gerekli. Ve tabii yabancı dil. Genelde yeni mezunları tercih ediyoruz. Ben bu şirketi kurduğum zaman 20 yaşındaydım, çalışanlarımın hepsi benden büyüktü. Sözümü dinlemiyorlardı. Artık büyüdüğüm için 20 – 22 yaşlarındaki insanlara sözümü dinletebiliyorum.
- Genç yaşta bu kadar iş ve başarı üzerinizde bir baskı oluşturmuyor mu?
Kendime hep hedefler koydum. O hedeflere ulaşınca da yeni hedefler koydum. O hedefler bazen yön değiştiriyor. Mesela 10 yaşındayken 20 yaşımda holdingim olmasını hayal ediyordum. O kadar hızlı değilmiş. Hayat “ yavaşla, bir dur” diyor. 20 yaşındayken kendi işimin hayalini kuruyordum. 30 yaşıma geldiğimde Porsche ve villa alma hayalim vardı. Bu arada onlara ulaştım. Sonra yaşama bakış açım da değişti. Binlerce çalışanı olup kafasını işten kaldıramayan biri adam olmak istemiyorum. Geçen yıla kadar her ay bir ülkeyi geziyordum. Dünya turu yaptım.
- Kendinize vakit ayırdığınızı söyleyebiliriz o halde…
Evet. Benim 10 katım çalışıp 10 katım para kazanan arkadaşlarım var. Ama sürekli bitkin, yorgun, stres içinde. Ben böyle bir hayat istemiyorum. 10 katı az kazanıyorumdur ama keyifli bir işim var.
- Gelecekte yapmak istediğiniz bir sosyal sorumluluk projesi var mı?
Onu bulduğum an yapıyorum zaten. Sosyal sorumluluğu ön plana aldığım için bu ödülü aldım. Tekerlekli sandalye atölyemiz var. Takım çalışması isteyen şirketlere aynı zaman da sosyal sorumlulukta ister misiniz diye soruyorum. Şirketler aracılığıyla tekerlekli sandalye bağışlıyoruz. Omurilik Felçlileri Derneği’yle çalışıyoruz. Üç – dört yıldır tekerlekli sandalye için sırada bekleyenler var. Onları bitirdik neredeyse. Akbank’ın 1400 çalışanıyla 140 bisiklet yaptık. Bu bisikletleri Darüşşafaka’ya bağışladık.
- Bütün bunların sonucunda da ödül aldınız.
Beni arayıp ödül kazandınız dediklerinde sevinçten havalara uçtum. Dört yıldır başvuruyordum ama hep “Sıfır sermayeden milyar dolarlık şirket” diye başvuruyordum. Bu sene sosyal sorumluluğu ön plana çıkardım. 254 tekerlekli sandalye, 460 bisiklet, 1000 küsur oyuncak bizim aracılığımla bağışlandı diye başvurdum. Demek ki sosyal sorumluluğu ön plana çıkarmak gerekiyormuş. Bu bana ders oldu: Girişimcilik yapıyorsun, kendine faydan var ama topluma da faydan olsun.
“Babamın bakkalını ve tüm binayı satın aldım”
- Babanızın bakkalı varmış. Orada çalıştınız mı?
Elemanı yoktu, kimseye de güvenemiyordu. Güvense de parası yoktu. İlkokul ikinci sınıftaydım. Babam bana bırakıp gidiyordu bazen. O zaman bakkalda satılan malları kendiniz gidip alıyordunuz. Boyumdan büyük torbaları otobüslerle bakkala taşırdım. Birileri elimden alıp kaçabilirdi. Bu sorumluluk benim için bir eğitim oldu sanırım. Şimdi benim kafelerim de var. Ayağınıza geliyor her şey. Bakkalda çalışmak keyifliydi.
- O bakkal duruyor mu hala?
Kapandı. Bu binanın altı. Daha doğrusu bakkalı ve tüm binayı satın aldım. Bakkalı da depo olarak kullanıyorum. Şimdi bile gittiğimde rahatlıyorum orada. Burası bizim bakkaldı diyorum.
Genç’ten gençlere tavsiyeler
- Mutlaka sevdiğiniz bir iş bulun. Yeni kurduğunuz şirkette gecenin körüne kadar çalışırken yardımı olacaktır.
- Çevrenizdeki herkes bu işin olmayacağını anlatacaktır. Siz inanıyorsanız onları dinlemeyin. Ama riskleri de dikkate alın.
- Zaferleri tek başına sahiplenmek güzeldir. Ama başarısızlıkta omuz omuza vereceğiniz ortak dah önemlidir. Sizin aynınız değil, sizi tamamlayacak bir ortak bulun.
- “Şöyle destek olurum, böyle desteklerim” diyenlere bel bağlamayın. Kendinize güvenin. Onlar ekstra destek verirse ne ala!
- 8 saat çalışıyor, 8 saat uyuyorsanız kalan 8 saat eğlenin.
Düşlerin sınırı yoktur.
Kategori : Kişisel Gelişim
Eklenme Tarihi : 05/01/2018
Görüntüleme Sayısı : 2381
Yazar :