İşte Zorlu'nun Başarı Hikayesi ve Önerileri
Dokuma tezgahlarında çalışarak tekstil işinde uğraşan ve 14 yaşında ticarete babası ile başlayarak Türkiye’nin en büyük firmalarından birinin sahibi olan Ahmet Nazif Zorlu’nun başarı hikayesini ve bu hayat hikayesi içerisinde elde ettiği tecrübeler neticesinde girişimciler için tavsiyelerini siz Kobidokya.com ziyaretçileri için derledik.
İlham almanız ve başarılarınıza ışık tutması dilekleri ile , işte Ahmet Bey’in hikayesi ;
Ahmet Nazif Zorlu Denizli’nin el dokumalarıyla ünlü Babadağ ilçesinde, 1944 yılında dünyaya gelir. Ahmet Zorlu’nun ailesi de kasabanın diğer aileleri gibi tekstil işiyle uğraşmaktadır. Aile bireyleri evdeki dokuma tezgahında Denizli bölgesine özgü çizgili çarşaf dokumaktadır. Baba Zorlu’nun 1950’lilerde ticaret işiyle uğraşmaya başlaması “Ticaret ateşini”nin daha çocuk denecek yaşta, Ahmet Zorlu’nun yüreğine düşmesine neden olur.
İlkokuldan sonra okulu bırakarak bir yandan evdeki dokuma tezgahında, diğer yandan da babasının dükkanında çalışmaya başlar. 14’ünde tek başına ticaret yapabileceğine inanır; ama yaşını küçük bulan babası onunla aynı inancı paylaşmaz.
“Ve yaşamı Karadeniz pazarını keşfe çıkan amcasının eve yüklü siparişlerle geri dönmesiyle değişir. 15 yaşına geldiğinde amcasıyla birlikte Bursa, Ankara ve Samsun’u kapsayan bir iş gezisine çıkar. Trabzon son durakları olur. Orada bir dükkan açmaya karar verirler. Yaşıtları daha sokakta oyun oynarken Ahmet Nazif, 1960 yılında ailenin Trabzon’da açtığı dükkanın başına geçip çarşaf ve havlu satmaya başlar
Asker dönüşü üç yıl daha çalıştığı ve “İkinci memleketim” dediği Trabzon ona dar gelir. “Benim İstanbul gibi büyük bir kentte çalışmam gerekir” der ve yola düşer. İstanbul’da fason imalat yapmayı kafasına koyan Zorlu, işe pazarda bir boşluk aramakla koyulur. Çarşaf işini en ince ayrıntısına kadar bilmektedir. Bir İtalyan dergisinde gördüğü desenli nevresim takımı onun ilham kaynağı olur.
O günlerde Türkiye’de çarşaf üreten tek firma Mensucat Santral’dir. Fakat onların çarşafı 1 metre 80 santim enindedir.Ve o ilk defa 2 metre 20 santim eninde çarşaf üretir…
Zorlu’nun Türk tüketicisine tanıştırdığı renkli ve desenli nevresim, arkadaşları tarafından “Nevresim dediğin askerde kullanılır” yorumuna yol açar. Taç marka nevresimleri 1971 yılında piyasaya sürer.
Bursa’dan aldığı 24 tane hazır dokuma tezgahında çarşaf işinin yanı sıra orlon masa örtüsü işine de yönelir. Avrupa’dan getirttiği örneklerden esinlenerek yaptırdığı masa örtüleri büyük ilgi görür.Türk halkı renkli çarşafa adeta dolanmıştır.Artık mevcut kapasite, talebi karşılamaya yetmemektedir.Bunun üzerine 1975 yılında Bursa’da Korteks’i kurmaya karar verir.
Singapur’da onun perdeleri pencereleri süslemeye başlar.
O ise en büyük silahının ürününün kalitesi olduğunun farkındadır: “Müşterilerimizin hemen hepsi tavsiye üzerine geldi. Alman müşteri Fransız’a, İngiliz Amerikalı’ya tavsiye etti. Bizde böylece dünyaya açıldık. Başlangıçta ‘Türk malı’ ile yanyana anılmaya alışılmış olan kalitesiz imajını yıkmak için çok çaba harcadık. Amerikalı bir müşteriye görüşmeye gittiğimde bir Türk’le çalışmak istemediğini söyledi. Ben sırf onu ikna etmek için farklı desen ve modelde perdeler ürettim. Bu iş için de cepten 200 bin dolara yakın masraf ettim.”
Bu çabaları boşa gitmez, onu Amerika’da 100 milyon dolarlık iş hacmine ulaştırır
Türk ekonomisinin uzun yıllardır yaşadığı krizli ortamın, kangrene dönüştüğü günlerdir. Adı pek medyada duyulmamış bir isim Bayraktar Holding, İhlas, Garanti Bankası ve Sabancı gibi devleri geride bırakıp, Vestel’i satın alır.
İşdünyasının birçok önemli şirketini geride bırakan bu isim Ahmet Nazif Zorlu’dan başkası değildir.
Elektroniğe girdiğimizde bize dediler ki ‘Televizyon firmalarının çoğu batıyor, ne işin var bu sektörde!’ Kendi kendime sordum, ‘O halde Uzak Doğusu, ABD’si, Avrupa’sı bu işi ne diye yapıyor. O zaman onlar yapıyorlarsa ben niye yapmayayım?’ dedim ve bu işe soyundum. Vestel’i aldıktan iki hafta sonra Uzak Doğu’ya gittim, orada neler yapıldığını görmeye. Elektronik sektörünü inceledim. Onlar yapıyorsa bende yaparım dedim ve bu işe giriştim. Vestel’i alır almaz da piyasada ne kadar bozuk, hatalı ürün varsa hepsini değiştirttim. O zamanki genel müdürüm karşı çıkmıştı bu isteğime, batarız demişti. Bende ona asıl onları iyi ve sağlam olanları ile değiştirmezsek o zaman batarız demiştim.
Neticede piyasadaki 5 bin tane bozuk Vestel toplatıldı ve yenileri ile değiştirildi. Sonra da ürünlere 3 yıl garantiyi ilk biz getirdik. Yine müdürlerim karşı çıktı, batarız dediler, görüldüğü gibi batmadık, büyüdük, geliştik.”
Onları gördüm ya da dışarıya gittiğimde kendimi bir hiç olarak görüyorum. Ama dışarıdan gelip tesislerimi gezdikleri vakit, ‘Yaptıklarınız imkansız gibi bir şey’ diyorlar. Örneğin perde. Perdesiz ev olur mu; olmaz. Ben 1980 senesinde onun kararını verdim. Çarşafçıydım, ama perdesiz ev olmaz diyerek bu işe girdim. Televizyonsuz ev olmaz diyerek elektronik sektörüne girdim. Şimdi bilgisayarsız ev olmayacak diyorum. İlerde her evde de bilgisayar olacak.”
Ben ‘Hayat Okulu’nda okudum. Başka bir okulda okumadığıma da pişman değilim. Onların üniversiteyi bitirdikleri tarihte, ben 25 yaşında fabrika kurdum. Okul bitiren fabrika kurabilir mi, ama ben kurdum. Fason imalatını 17-18 yaşlarındayken öğrendim. İplikçiden ip alır, boyahane ile anlaşır imalat takibi yapardım. 18 yaşında birisine bunu yaptıramazsınız.”
Der ve işe yeni başlayan girişimcilere şu tavsiyelerde bulunur ;
-Başarınızda belirleyici olan risk alma stratejinizdir.risk almadan bir şey yapamazsınız.
-Başarıda teori %20 pratik %80 rol oynuyor.Elinize geçen fırsatları iyi değerlendirmeli ve iş başında öğrenebileceğiniz kadar çok şey öğrenin ve talep kar olun.
-Teori , Deneyimle Birleştiğinde Ancak Kullanılabilir Bilgiye Dönüşür Ve Size Fayda Sağlar.
-Fedakarlık Yapmadan Başarılı Olunamaz.
-Başarı Yarını Planlayanların,Olayları Değil Hedefleri Konuşanların Olacaktır.
-Hızlı Olacaksın Çünkü Yavaş Olan Geri Kalır,Yavaş Kalırsan Geri Kalırsın;
Yapayım mı, yapmayım mı , ben bir düşüneyim dersen geç kalırsın, hiç bir şey yapamazsın.
Hızlı davranacaksın ama kamikaze gibi de girmeyeceksin.
Araştırmacı olacaksın, hayal kurarken bile geleceğe bakacaksın.
Yoksa hiç bir ön çalışma yapmadan ben girdim diye bir işe girdim demek yanlış.
-Kayıt dışılığa ve bedavacılığa değil çalışmaya önem verelim.Cinliklerle, kestirmeciliklerle bir yere varılmaz.
-İnsan vücudu bir makinedir. Planlayacaksın. Vücudun dinlenme yeme eğlenme saatini ayarlayamazsanız bu makine yorulur.
-Çıraklığını Yapmadığınız Bir İşin Patronluğunu Da Yapamazsınız.
-Dürüst Olup Cesaretli Karar Verdikten Sonra Başarı Peşinizden Gelecektir.
-Verdiğiniz Sözü Yapacak, Yapamayacağınız Sözleri Vermeyeceksiniz.
-Dürüstsün ama çalışkan değilsen hiç önemin yok. Sen zamanı çalıyorsun.
Hem çalışkan hem de dürüst olmak zorundayız.
-İleriye dönük hesaplı yaşacaksın. Hesapsız kasap elinde kalırmış masat.
Hesabı kitabı yaparken çok iyi düşünmeli ve ona göre hareket etmeliyiz.
-Evime gittiğim zaman “Bugün ben ne yaptım? “ derim o mesuliyeti hissedeceksin, Hissedemezsen bir yere varamazsın.
-Karar vermek ve işi zamanında bitirmek çok önemli.Zamanı satın alamazsınız.
-Başarı İçin Doğru Zamanda Ve Zeminde Harekete Geçmek Şart.
-Gözlemci Olmak Detayları İncelemek Lazım. Her şey Detaylardadır.
-Yaptığınız işe inanacak ve işletmenize sahip çıkacaksınız.
Ne yaparımda patron olurum yerine ne yaparımda başarılı olurum diye düşünmelisiniz.
Çok çalışacak ve dürüst olacaksınız işte başarının anahtarı bu.
-Bir Şeye Sahip Olmak Kıymetini Bilip Hakkını Vermekle Olur.
-Önemli Olan Zirveye Çıkmak Değil, Çıkılan Zirveden Geri İnmemektir.
Kategori : Kişisel Gelişim
Eklenme Tarihi : 05/07/2017
Görüntüleme Sayısı : 5550
Yazar :